بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَذَرْهُمْ يَخُوضُواْ وَيَلْعَبُواْ حَتَّىٰ يُلَٰقُواْ يَوْمَهُمُ ٱلَّذِى يُوعَدُونَ ٤٢

Bırak onları, kendilerine vaadolunan güne kavuşuncaya kadar dalıp oynasınlar.

– İbni Kesir

يَوْمَ يَخْرُجُونَ مِنَ ٱلْأَجْدَاثِ سِرَاعًا كَأَنَّهُمْ إِلَىٰ نُصُبٍ يُوفِضُونَ ٤٣

O gün; onlar, dikili taşlara doğru koşuyorlarmış gibi, kabirlerden çabuk çabuk çıkarlar.

– İbni Kesir

خَٰشِعَةً أَبْصَٰرُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌۚ ذَٰلِكَ ٱلْيَوْمُ ٱلَّذِى كَانُواْ يُوعَدُونَ ٤٤

Gözleri dönmüş, yüzlerini zillet bürümüş olarak. İşte bu; onlara vaad olunan gündür.

– İbni Kesir

AYARLAR
Okuyucu